Ormana derin bir sessizlik hakimdi. Bi elinde kunaisiyle Erinuki herşeye hazır pozisyonda sağ bacağı önde hafif beli eğik bir pozisyonda gözlerini sağa ve sola hızla çevirerek düşman saldırısını bekliyordu. Derken o anda karşısındaki çalılıkların içerisinden bir tavşan hızla üzerine doğru atıldı ve onu yere yıktı. Yüzündeki ciddiyet ifadesi bir anda gülücüğe dönüştü(Ben bir düşman bekliyordum diye düşünerek kahkahaya boğuldu). Gülmeye devam ederken arkasından ince bir ses geldi. Bu ona doğru fırlatılan bir shurikenin havayı kesercesine çıkardığı bir sesti. Hemen gardını aldı ve çevik bir hareketle shurikenin göğsüne saplanmasını engelledi ve seslendi: ''Kim var orda !'' Yağmurun sesinden başka bir ses duyulmuyodu. Derin bir nefes aldı, etrafını iyice kontrol etti ve jutsu çalışmasına geri döndü.
Akademideyken en iyi yaptığı iş jutsu işiydi. Kendini bir dahi sanıyordu. Fakat gerçek öyle değildi. Hızlı bir şekilde ellerini birleştirdi ve Bunshin No Jutsu ! diye bağırdı. Çakrası bedeninin tamamını kapladı ve onu bir daire içerisine almaya başladı. Saçları dalgalanmaya başladı ve sonunda ortalığı beyaz bir toz bulutu kapladı. Bulut dağılmaya başladığında kendi kopyalarına gözleri ışıldayarak baktı. İlk defa 2 tane Bunshin kopyası çıkarmıştı. Bu onun için çok büyük birşeydi gerçekten.
Yorulduğunu hissetti ve babasının hazırlamış olduğu yiyeceklerden atıştırmaya başladı. Bir yandan chakrasını topluyor bir yandanda karnını doyuruyordu. Tüm gün yemek yememişti ve yorucu antremanın ardından çok acıkmıştı. Yemeğini bitirip ayağa kalktı. Gözlerini keskinleştirdi. Kafasını kaldırıp gökyüzüne doğru baktı. Yukardan bir şahin geçiyordu hemde tam üzerinden. Kafasını aşağı eğip sağ baş parmağını sertçe dişine geçirdi ve hızlı bir şekilde Ayı, Köpek, Horoz, Maymun, Koç mühürlerini yaparak eli sertçe yere vurdu ve Kuchiyose no Jutsu ! diye bağırdı. Bu sefer ortalık daha şiddetli bir beyaz duman kapladı. Elleriyle dumanı uzaklaştırmaya çalışırken bir yandanda ''acaba bu sefer başardımmı'' dermiş gibi yere baktı. Hiçbirşey ! Hiçbirşey yoktu.. Bu tekniği babası öğretmişti ona. fakat hala bir hayvan çağıramıyordu. Yüzünde üzüntülü bir ifadeyle evinin yolunu tutmaya başladı. Yolda giderken annesi aklına geldi ve birkaç damla gözyaşı süzüldü gözlerinden. Yağmur hızını arttırmaya başlamıştı. Bir yandan ağlıyor bir yandanda küfürler ederik evine doğru gidiyordu. Kafasında hala aynı soru vardı.. O shurikeni atan kimdi ?